17 Ekim 2009 Cumartesi

birini çok sevdiğinizde..

birini çok sevdiğinizde
o sizi çok üzsede onun yanında ağlamak istersiniz
o size korkunç birşey yapsada onun kollarında teselli bulmak istersiniz

birini çok sevdiğinizde
size bin kerede yalan söylese yinede herkesten çok ona inanmak istersiniz
bunlar insanı delirtir bu eziyet insanı içerden çürütür ama bunlar öldürmez sizi


herşeye rağmen bitmeyen
herşeye rağmen dinmeyen
herşeyden güçlü ölümden bile güçlü aşk öldürür...

29 Ağustos 2009 Cumartesi

oysa sıradan bir gün gibi..

çok kötüyüm çok umutsuzum kendimi çok dağılmış hissediyorum toparlanmakda istemiyorum canım yanıyor içimde fırtınalar kopuyor susuyorum oysa bağırmak haykırmak istiyorum ama olmuyor olmuyor kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim neden elimizdekilerle yetinmeyi bilmeyizde olmayanı isteriz hep yapamıyorum dayanamıyorum tek sığınağım Rabbim yardım et..

31 Temmuz 2009 Cuma

.........

her yusufun bir züleyhası vardır...
siz gömleğin nereden yırtıldığına DİKKAT EDİN..

23 Temmuz 2009 Perşembe

YIKICI DEĞİL YAPICI OL..

bu sabah telefonum uzun uzun çaldı açmak istememiştim ama ısrarla çaldı arayan çok yakın bir arkadaşımdı bana eşinden ayrılmak istediğini söyledi o anda şok olmuşum beklemediğim bir haberdi çok şaşırdım sonra bu konuyu düşünürken farkettimki acaba benim konuşmalarım onu etkilemişmiydi bazen konuştuklarımızın neyi nasıl etkileyeceğini düşünmeden konuşuruz sonrada inkar ederiz inş. kötü sonuçlar doğurmasına sebeb olmamışımdır kimsenin bu çok rahatsız edici bir durum bazen dilimi neden tutamıyorum diye kendime kızmadan edemiyorum boşu boşuna dememişler laf ağızdan bir kere çıkar diye.. bana denilen ama nedense içimden kızdığım bir cümle var bugün bende arkadaşıma aynen bunu dedim YIKICI DEĞİL YAPICI OL..

5 Haziran 2009 Cuma

bir ben var benden içerü..

sınırları olmayan bir coğrafyada yapayalnızım sanki..kimsem yok yalnız doğduk yalnız öleceğiz ama hayata tutunmak için bu çaba niye sığındığımız limanlar kim..içimizdeki ben neden çok konuşuyor sesini niçin kısmıyor dışarıdaki sesi duymuyor hep ben diyor hep huzursuz hep kararsız hep isteği olsun istiyor hiç yatışmıyor fırtınalar estiriyor ne savaşlar veriyor..ama susmuyor...susmadıkça boğuluyorum nefes alamıyorum çırpındıkça batıyorum insaf biraz insaf...

mrblar..

uzun bir aradan sonra bloğuma döndüm..ama önce kendime kahvemi alsam pc ve kahve ikilisini çok özlemişim..bloğumu da özlemişim :)çocuksuz gezip tozmayıda özledim ama bir süre daha mümkün olmayacak sanırım..kendi kararlarımı kendim vermeyi istiyorum kimselerden etkilenmeden yönlendirilmeden.. en ufak bir konuda bile müdahale edilmesin istiyorum bazen üzeride o kadar çok baskı hissediyorumki insanlar neden başkalarını yönlendirmeyi bu kadar seviyor hiç anlamıyorum.. bir kitapda okumuştum ''Kimsenin birbirini tanımadığı kimsenin birbine değmediği o yabancılıklarda kendi küçük hayatımda olmak istiyorum..''bazen keşke böyle olsam diyorum..

3 Kasım 2008 Pazartesi

Anı yaşa...

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de kopekten korkmaya baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, "Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.

"Ünlü yazar Shakspeare, bu konuda şöyle diyor:"İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."